bugün

entry'ler (15)

ben öldüm

klibi olmamış güzel bir gece şarkısı.

birbirine benzeyen ünlüler

gael garcia bernal - berk hakman

sözlükçülerin en eften püften başarıları

ilkokulda muğlanın küçük bir ilçesinde katıldığım resim yarışmalarında ilk üçe girmem. ailemin beni geleceğin ressamı falan gibi görmesi. şu an çöp adam bile çizemiyorum tabi orası ayrı...

die leiden des jungen werthers

--spoiler--
gülerek, "ah, bizim akıllı geçinenlerimiz!" dedim. "ihtiras, sarhoşluk, delilik, işinize nasıl gelirse öyle dersiniz. sizde bir duygusuzluk, bir vurdumduymazlık var ey ahlakçılar! kimini sarhoş diye azarlar, kiminden deli diye yüz çevirir, hatta papazlar gibi daha ileri giderek sizi de onlar gibi yaratmadığı için yobazlar gibi tanrıya şükredersiniz. ben birkaç kere sarhoş oldum., delilik derecesine yakın ihtiraslara kapıldım. ama ikisinden de pişmanlık duymuyorum. çünkü böylelikle, büyük ve imkansız işler başarmış bütün üstün insanlara neden sarhoş ve deli dendiğini anlamış oldum.
günlük hayatımızda da, kendi isteğince, üstün ve beklenmeyen bir iş tutturmuş olan her insanın arkasından sarhoş, deli diye çağırıldığını işitmek çekilmez bir şey. utanın ey akıllılar! utanın, bilgiçler!"

--spoiler--

zengin yakışıklı kültürlü zeki ve romantik erkek

para mühim değil. çok yakışıklı olmasına da gerek yok. kültürlü, zeki ve romantik olsun yeter.

kırık

nil'in en güzel şarkısı.

"tek bir soru, neden kırık bu kadar?"

sokaklar tekin değil

deniz özbey versiyonu şöyle olan altay öktem şiiri.

içimde seni gördüm, beni sordun
yüzüme sevgi dolu bakarken canımı acıtıyordun
sokaklar tekin değil...
değil diye evdeyim ve karnım tok
banyodayım, aynada kimse..yok!
sokaklar tekin değil de
silah sesleri geliyor içimden hiç yokken
şüphe ediyorum kendimden


sokaklar tekin değil...
değil diye evdeyim ve karnım tok
ve aslında bunu sana yazıp üzmeye hakkım yok


küveti doldururken
silah sesleri geliyor içimden hiç yokken
duymamak için bağırarak kusar gibi konuşuyorum
güle ceza veren yeniyetme bir çocuğum
olur olmaz yerlerde öldürmekten yoruluyorum


buz gibi seramiği sabırla doldururken
ağlıyorum, yavaş yavaş soğukluğu yok olurken


suyun altında seni göreceğim,beni soracaksın
yüzüme sevgiyle bakarken bedenimi yakacaksın,
ve bu sırada bu banyoda duvardaki aynada kimse yok
aynaların karnı tok şekilsiz bir sis var et yerine
ve kıyısı aşıkken derine küvet doluyor yavaş yavaş
yalvararak bekliyorum, çabuk gel, çabuk bulaş


sis benim, buhar sensin ve biz buysak ancak
bu banyoda bu küvette ikisi karışacak


bir bulamaç biliyorum
sokak dursun olduğu yerde
ben burdan gidiyorum...

ayrıca çok güzel bi' vega şarkısı.

"benim diye bu evdeyim ve karnım tok
ve aynada, bu aynada yine kimse yok
yine kimse yok
silah sesleri geliyorlar içimden hiç yokken
şüphe ediyorum ellerimden
ellerimden..."

kısmı beni benden alır.

günün şiiri

it yeryüzünü
artık lazım değil sana,
bir konuya temas eder gibi
durmadan seyret beni

ayrılırsak bir akşamüstü ayrılalım
ben üşütmüş olayım biraz
ansızın bırakıp git beni
ilaçlanan bir evdeki hamamböceği misali

bir yerlerde birkaç kadeh
birkaç dostta üzücü sığınışlar
sinirleneyim kırılayım karşı koyamayayım
dağıtır ya bir doğan anlamsızca güvercinin yuvasını

aklımdan mutlaka intihar geçmeli önce
sonra, sonra şüphesiz seni öldürmek
telefonunu çaldırarak geceleri
öç almalıyım aylarca senden

elbette karşılaşmalıyız bir gün yolda
sen başını öne eğmelisin
ben başımı öte yana çevirmeliyim,
birbirimizi hiçbir zaman görmemiş gibi yaparak
yürümeliyiz ayrı ayrı yerlere doğru
düşüp parçalanan bir pusula
nasıl göstermezse artık hiçbir yönü

polis bu çılgın şehri tanık yazmalı
bu an be an büyüyen cinayete,
ceketin yakasına iliştirilen
kırmızı karanfil örneği
en çok böylesi ayrılıklar yakışır ihanete!

küçük iskender

gossip girl

normalde sevmem böyle dizileri ama bu diziyi neden hala izlediğimi çözebilmiş değilim.
--spoiler--
gelelim 4. sezona. beklediğim gibi değildi açıkcası. dan'in her zamanki gerizekalılığı, georgina'nın kurnazlığı, nate'n silikliği, blair'n bencilliği, serena'nın iyi, kaşar kız halleri. bi tek chuck şaşırttı. ölümden dönünce insanın bi aklı başına geliyor galiba. geçer chuck'cım geçer, dönersin eski haline. bir de paris güzeldi be. izlerken ağzımın suyunu silmeme neden oldu.
--spoiler--

erkeklerin kadınlardan daha kolay aşık olması

acaba her gördüğü güzel kıza aşık olmak mı ruhsuzluk, çok zor aşık olmak mı diye düşünülen durumdur.

öz güvensiz olmak

kendini hiçbir şekilde hiçbir şeye yeterli hissedememektir.

intihar

sonrası ya hepliktir ya hiçlik. ama hangisidir? aslında bunun da bi' önemi yoktur, her şeyi bitirmeyi göze almışsan bunu sonrasını düşünerek yapmazsın zaten. sadece yaparsın..

skunk anansie

yeni albümleri wonderlustre eylül 2010'da çıkmıştır. albüm kapağı da çok hoştur.

türbanlı kadınlarla aynı ülkede yaşamaktan utanmak

özgürlüğün ne olduğunu bilmeyen insan zırvasıdır.

sweet leaf

çok güzel bir green carnation şarkısı. bu da sözleri.

oh sweet leaf
swaying in the wind
under stars and moon
and sunrise gloom
hanging on to the tree that gives you life

oh sweet leaf
has your time come?
will your journey begin?
i'm afraid of falling and falling
with the wind
away, away from your origins

oh sweet leaf
why did you leave?
why didn't you stay?
how can I be your guardian angel?
when you are away?

oh dear father
let me tell you
i'd love to sway in the wind
under stars and moon
and sunrise gloom
clinging on to you

oh dear father
can't you see?
i'm not running away
i'm just searching for the real me

oh dear mother
why do we have to go?
why don't we stay?
how can we be yours?
when we are always away?

oh sweet leaf
when your time comes.